taa bayram tatilinden beri yazcağım bu yazıyı. kitap masanın üstünde duruyor o zamandan beri.
tatil kitaplarını iyi seçemeyenlerdenim ben. hiçbir zaman götürdüğüm kitapları okuyamıyorum. sonra neredeysem oraan bir kitap bulup ona sarıyorum. serenad da öyle oldu. tam bir günde kafamı kaldırmadan okudum. zülfü livaneli'nin romanlarını severim. mutluluk'u okurken de aynı şeyleri hissetmiştim. kitabı elimden bıraktığımda bile aklımda hep kitaptaki olaylar vardı. serenad da aynı hisleri verdi. düşünmek istemediğiniz şeyler varsa, kafanızı bir şeye gömüp uzaklaşmak istiyorsanız olanlardan okuyunuz efenim...
Arka kapak yazısı'ndan:
"Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı profesör Maximillian Wagner'i(87) karşılamasıyla başlar.
1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikayesine karışmakla kalmaz, dünya tarihin eve kendi ailesine ilişkinbir takım sırları da öğrenir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder