26 Şubat 2011 Cumartesi

delidelikafalar



buzz gibi bir istanbul sabahından günaydın a dostlar!

karanlık havaya, gece açık bırakılan pencereden kaynaklı tutulan boyuna, bir kısmı kayıp geceye rağmen uzun zamandır var olan keyif hali sürmekte. kar yağsa bugün mesela çok çok, yattığım yerden izlesem, yataktan çıkılmasa hiç filan.

bugün için to do list:
- temizlik (olmazsa olmaz:))
- grey's anatomy son bölüm
- volkan'ın beresi bitirilecek
- kitap okunacak bol bol (ne mi okuyorum bu sıralar? Bitmeyen Yolculuk, bununla ilgili ilerleyen zamanlarda mutlaka yazacağım)
- uzun zamandır ellenmeyen fotograf makinası ele alınsa fena olmaz...
- bir de dikiş makinasına el atılsa tam verimli pazar günü:)

size pazar gününün keyfine yaraşır şu parçayla veda ediyorum, bence bugün yine gelirim...

öbdüm bye..


*fotograf konudan bagımsız ama o da güzel bi günden:D

18 Şubat 2011 Cuma

yitirmeden

Blog son zamanlarda şarkı paylaşım platformuna dönse de, bunu paylaşmadan edemeyeceğim. pinhani yeni, bir şarkı yapmış, bi de güzel klip çekmiş. çok güzel olmuş.

temmennimiz şarkının kavak yellerinde yer almaması ve bakir kalması...




sözlerini de yazayım tam olsun:

Durup düşünmeye zamanın olur mu?
Yitirmeden anlamaz insan
Sevdiklerin yolun sonunda
Sarıl her fırsatında o insana,
Arkasından ağlayan olma
Geri getirmez çok ağlasan da
Durur, durur belki başucunda
Annen baban kendi çapında
Abin bile kırk yedi yaşında
Ömür, ömür sanki bi kara kutuymuş
Günü gelince herkesin açılmış
Ama sorarsan hep geç kalınmış
Güzel günlerimizin bittiğini sanma
Belki bir daha böylesi olmaz
Ama her bi gün güzel aslında

Yakın durmanın zor olduğu ortada
Uzak olmak her zaman en kolay
Ama en zoru yalnız olunca
Uyur… Uyur belki hep yanında
İlk sevgilin kendi solunda
Her hatıra asılı duvarında
Ömür… Ömür sanki bi kara kutuymuş
Günü gelince herkesin açılmış
Ama sorarsan hep geç kalınmış
Uyur… Uyur belki hep yanında
İlk sevgilin kendi solunda
Her hatıra asılı duvarında
Ömür… Ömür sanki bi kara kutuymuş
Günü gelince herkesin açılmış
Ama sorarsan hep geç kalınmış

14 Şubat 2011 Pazartesi

sen hep belki dedin

bu güzel bi şarkı... pek de uydu, cuk da oldu...

ev dağılmasın diye, kovduğum tutkuları
aradığım kadıköy sokakları.
gençler geçti ellerinde;
“yalnızlığa geçit yok” pankartları.
ya da ben unutmadım sevdiğim kadınları.
hazirlayan ve sunan “bendim” bu şarkıları.
savuşturdum amansız taarruzları,
sen hep belki dedin, belki.

geçmiş yalnızların izinde
selamı kesmişiz tutkuyla.

uyandık pazar, dünya kapalı.
görmeyeli uzun zaman olmuş bazı dostları.

dokunulmak istedin, konuşulmak istedin.
zamanlar, sağlıklar, ilaçlar istedin.

marketlerde açtın kalbini
ilk fırsatta ara beni.

yediğimiz naneler, bu şehir, bu caddeler
daha neler neler.

meydanlarda açtın kalbini
ilk fırsatta ara beni.

belki tutkuyu bekletmemeli.
belki cephane çoktan bitti, umut bitmedi.

ilk fırsatta ara beni, belki, belki
sen hep belki dedin.


burdan da dinlenilsin tık tık

9 Şubat 2011 Çarşamba

somewhere over the rainbow


sabahtan beri 5. kez filan dinliyorum bu şarkıyı...tam da bu zamanlara, yüzümdeki beklenmedik, sürekli ve şaşırtıcı gülümsemeye yakışan bir şarkı.

haydi dinleyin de siz de gülümseyin:)

öbdüm çokça...

8 Şubat 2011 Salı

before - after


fotograflar geçen haftadan aslında... şu bonnyfood'dan bana bişi yollayın diye söylenip duruyodum ne zamandır. tam da ihtiyacım olduğu günde geldi bunlar... çikolata kaplı çilekler. mmmh, şahaneydi. tüm şımarıklığıma katlanana teşekkür olsun bu yazı da:) pek bi mutlu oldum gerçekten, tam da vaktiydi:)




7 Şubat 2011 Pazartesi

vaziyetim

yazmıyorum ya ne zamandır. merak edip soranlar var "neler oluyor" diye. kısa bir durum özeti yapmak icap etti galiba:) öncelikle büyük bir sıkıntı dert yok. sadece vakit bulamıyorum hiçbir şeye. günler yetmez oldu bana. bir de babanın hastalığı sebebiyle hafta sonlarım bana ait olmaktan çıkınca iyice yetemez oldum kendime. evdi, işti, güçtü derken bir bakmışım pestilim çıkmış halde sızmışım bi koltuk tepesinde (evet bu aralar koltuk tepelerinde uyukluyorum genelde). listeler yapıyorum kendime sürekli ama sadece sıkıcı işlerin üstlerini çizebiliyorum, gerisine gücüm kalmıyor.



iyi şeyler de oluyor. uzun zamandır şikayet ediyordum ya kitap okuyamıyorum artık diye; okuyorum artık. fazlaca hem de.

yılbaşı hediyem olan puzzle'a da başladım. hatta neredeyse bitiriyordum ama kedik evde yalnız kaldığı bir gün neredeyse hepsini bozdu. tekrar başladım o yüzden.



bol bol müzik dinliyorum, kendimi de dinliyorum. bu ara en çok ferfecir'i dinliyorum. içim dinleniyor. buyrun siz de dinleyin...


hafiften bi inziva hali var evet. evden pek çıkmıyorum. gelen giden dostlarım oluyor, onlarla da ev keyfi yapıyoruz.

keyfim yerinde yani, meraklanmayın. bir sükunet çöktü üzerime mutluyum...