14 Mart 2012 Çarşamba

çok aşık

uyumalara hasret kaldım yine çok zamandır. bu sefer kabuslar yok ama:) kafamda milyon tane şey var. güzel şeyler... umutlu şeyler...

neyse "gecenin şarkısı" yapmaya geldim ben. gideceğim:)



aha bu da sözleri


her şeyi silip atmak
yok saymak
unutmak var.
intikam çok sinsice,
aşkın kucağında saklanır yakar..
içimdeki kötü fısıldar
acıt, acıtabildiğin kadar kanar.
ben insan değilmişim
mutlu edemezmişim seni
zamansız gidermişim
yarım bırakırmışım
sonları hiç sevmezmişim

ama ben çok çook çook aşığım.
aşığım sana.
ama ben çok çook çook aşığım.
aşığım sana.
aşığım.

önce fikrin düşer
boğar gecemi sorulara
hiç mi gelmez içinden huzur
ne gerek var bu kavgalara?
affetmek aşkın içinde var
gururun gardını kollar
gururum delik deşik sana

ben insan değilmişim
mutlu edemezmişim seni
zamansız gidermişim
yarım bırakırmışım
ve asla yetinmezmişim.

ama ben çok çook çook aşığım.
aşığım sana.
ama ben çok çook çook aşığım.
aşığım sana.

13 Mart 2012 Salı

nasılım?

arada sormak lazım kendimize "nasılım?" diye. harala gürele içinde herkesin "nasıl" olduğuyla ilgilenirken kendimizi unutuyoruz çünkü hep. sonra biri geliyor, "nasılsın?" diyor, başlıyorsun anlatmaya...

ülke gündeminden, olan saçma şeylerden, lütuf gibi sunulan haklardan bağımsız düşünebilince iyiyim. bu ara bu gündemden pek uzaklaşamıyoruz, bu ülkede yaşamak için gerekli olan asgari umudu da ytirdiğimiz zamanlar çoğunlukta ama olsun...

iyiyim ben... epey iyiyim hatta. kafam son iki senedir olmadığı kadar net, içim rahat, hatta saçma bi gevşeklik bile geldi diyebilirim:)

bu da gecenin şarkısı olsun:)





2 Mart 2012 Cuma

cuma şarkısı vol: ?



böyle mıyır mıyır başlayıp çatır çutur devam ediyo ya bu şarkı hastasıyız:) dinleyelim...

1 Mart 2012 Perşembe

bundan istiyorum vol:3


bundan istiyorum serisinden 4. yüzük. 3. post. böyle sürecek bu sanırım... Yalçın Çapoğlu tasarımı.bayıldım. Ana hala favorim vol: 1

vol:2 de burada:)

Körlük


Uzun süre elimde süründürsem de Jose Saramago'nun Körlük adlı romanını okuyordum bir süredir. Bir arkadaşımın sık sık övgüyle bahsettiği ısrarla tavsiye ettiği bir yazardı Saramago. Kitabı aldığımda da güzel bir başlangıç yaptığımı söyledi. Kitap Can Yayınları'ndan çıkmış. 

Okumaya başladığımda Saramago'nun noktalama işareti kıtı bi insan olmasının okumayı zorlaştıracağını düşündüm ama pek öyle olmadı. Evet Saramago noktalama işaretleri konusunda biraz cimri. Diyaloglar cümlenin içinde birden başlayıp bitiyor. 

Bunun dışında bir diğer mesele kahramanlara isim vermiyor oluşu, ki bu benim işime gelen bir özellik oldu. İsim hafızam çoook zayıf olduğundan hiç bir romanda kahramanların ismini hatırlamam. Onlar benim için esas kadın, esas adam, komşu, manavın çırağı, esas kadının annesi vb. her zaman. Saramago da kahramanları böyle adlandırmış.

Kitabı okumayanlar ve okumak isteyenleri düşünerek sürprizi bozmayalım. Ama kitabın konusu genel olarak körlük:) Birden başlayan bir salgın ile insanlar yavaş yavaş kör oluyorlar. KÖr insanların hepsini bir binaya kapatıyorlar. Fakat körlerin de bilmediği bir şey var. Aralarında kör olmayan bir kadın var. Bu koşullar altında yaşanan olaylar, hırsızlıklar, pislikler, cinayetler vb. Gerçeklerin tokat gibi yüze çarptığı sahneler var.

Şahane kurgusu ve sürükleyiciliğiyle şahane bir kitap, tavsiye ederim...

"bir gün, bu dünyada artık yararlı hiçbir şey yapamaz hale geldiğimizin farkına vardığımızda, yaşamımıza son verecek kadar cesaretli olabilmeliyiz."