8 Nisan 2011 Cuma

öyle

haftalar sonra 12'yi görmeden uyudum dün gece. (uyku yoktu pek ama herhangi bir şey yapacak motivasyon da yoktu. kafada kuruntulara yol açmamak için uyumak en iyisi denildi.)

saatler 6:00'a ayarlandı ama gün seçeneği işaretlenmediği için saat çalmadı. 6:39'da gözler açıldı. çalışmak gerekiyordu, ama uyanmak istenmedi. 15 dk kadar yatakta dönüldü. en sonunda kalkmak lazım denip kalkıldı.

el, yüz yıkandı. salona geçildi. bilgisayar açıldı. bi' bardak süt koyulup masanın başına geçildi...

maillere bakıldı, blog açıldı. ses yoktu, kapatıldı.

telefonla ilişki asgariye indirildiğinden mümkün mertebe uzak duruldu kendisinden...

süt içildi, mutfağa gidildi, bir elma alındı. saat 7:30 olmuştu ve hala çalışmaya başlanmamıştı.

kafada bi miktar can sıkıcı sorular dolaşmaya başladı, bu hal sevilmedi. yann tiersen arşivi böyle ruh halleri için muhteşemdir denildi, açıldı. güneş de göze girince bi miktar keyif geldi.

defter alındı. bugüne dair "to do list" hazırlandı. listenin başına "sorgulama" yazıldı.

sonra zep geldi. onunla yeni kitaplara bakıldı. servisin yaklaştığı haberini alınca evden çıkıldı... "do; bir külah dondurmaa" şarkısı eşliğinde servise gidildi. el sallandı.

eve dönüldü. keşke çıkmışken sütle gazete alsaydım denildi. gerisin geriye çıkıldı evden, bakkala gidildi. gazeteyle süt alındı. geri dönüldü.

oturuldu masanın başına, çalışıldı bi miktar. sonra çay demlendi, içine bi tutam kaçak çay da eklendi.

çay içildi, çalışıldı, kuruldu kafada bin şey...

sonra bu yazı yazıldı, blogda yazılan en anlamsız yazı belki de...

kime ne?

Hiç yorum yok: