10 Ağustos 2009 Pazartesi

bir kahvenin...

bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır demiş atalarımız, ne güzel demişler.

bazıları güvenmese, birçok insan yadırgasa da sanal ortamlardan edindiğim dostlarım var benim. birçoğuyla ilişkim yüzyüze devam ediyor. ama birkaçı var ki görmesem de hiç çok kıymetliler benim için.

çok uzattım işte o görmeyip de kıymetli olanlardan birinin tavsiyesiyle türk kahvesine yeni bir boyut getirdim bugün. çook kısık ateşte direkt fincanı ocağın üstüne koyarak yavaş yavaş pişiriyorsun kahveyi. tadını değiştirmese de bir çimdik toz şeker katıyorsun içine. o yavaş yavaş pişiyor. sonuç üzerinde neredeyse bir parmak köpük ve muhteşem bir tad... yalnız kahveyi ocaktan alırken elimi çok fena yakıp köpükleri biraz döktüm. itiraf ediyorum. ama sakarlık böyle bişi napayım?

Hiç yorum yok: