7 Ekim 2010 Perşembe

tatar çölü



ilk kez lise yıllarında ablamın kütüphanesinden alıp karıştırdığımı hatırlıyorum bu kitabı. o zamanlar okumasam da ablam için ne kadar önemli bir kitap olduğu kazınmış kafama. üniversiteye başladığım sene imge kitabevi'nden yaptığım aç gözlü alışverişlerin birinde rastlayıp almıştım elime. Ahmet (imge'nin emektar çalışanı) mutlaka okumalısın bunu, insanın hayatını değiştirir bu kitap demişti. Alıp okumuştum bi çırpıda. Şimdi yine okudum bi çırpıda. İlk okuduğumdan farklı şeyler hissetmedim aslında.


Tatar Çölü'nün ortasında bir kale, belki de hiç gelmeyecek bir düşmanı beklemek, ömrün öylece geçmesi... Okurken kimi yerlerde durağanlaşsa da bittiğinde insanın kafasında bir sürü soru işareti bırakıyor.

önce tavsiye edeyim sonra arka kapaktan küçük bir alıntıyla bitireyim:



"İç karartıcı Bastiani Kalesi’ne vardığında genç teğmen Giovanni Drogo tarifsiz bir sıkıntıya kapılır. İlk görev yeri olan bu kaleyi bir gece bile kalmadan terk etmek ister, ama harekete geçemez. sonunda en fazla dört ay kalabileceğine karar verir. Alışkanlıkların uyuşturucu etkisi, askerlik gururu, gündelik ritüellerle dolan bir hayat boşluğuna bağlanması ve Tatar Çölü’nün vahşi cazibesi bu dört ayı yıllara çevirir. Giovanni Drogo kimsenin gelip geçmediği, öte tarafında ne olduğunu kimsenin bilmediği bir çöl sınırını beklemeye bırakır kendini..."

Hiç yorum yok: