çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ocak 2010 Cumartesi

iki dil bir bavul



bir şeyler yazmadan geçmek istemedim. boğazımda bir yumru kaldı film bittikten sonra. zilkif ve rojda rüyalarıma girecekler. olur olmaz şeylerden şikayetlenirken beni dürtecekler.

filme gelince fazlasıyla gerçekti belki de budur etkileyen. arkada esneyen zilkif gerçekti, "tuvalete gidebilir miyim?" demek için 3dk uğraşan rojda gerçekti, el ele tutuşun dendiğinde birbirlerine şaşkın şaşkın bakan tüm çocuklar gerçekti. emre aydın gerçekti, fazla gerçekti hatta.

anadilde eğitimin önemini anlayabilmek için, kürt sorununun temelini bir nebze olsun anlayabilmek için, oradaki hayatın çok küçük bir kısmını da olsa görebilmek için izlenmeli bence mutlaka

20 Aralık 2009 Pazar

bakakalırım

bakakaldım bu fotografa ben. wall paper yaptım hatta. bakıyorum hep...

hissedebiliyor musun bir şeyler?

7 Aralık 2009 Pazartesi

sessizlik

Boğazımda bir yumru var bugün. Sessizliğin getirdiği yumru... "Neden böyleyim?" sorusuna verilemeyen yanıtların getirdiği yumru. "Neden sessizim herkes gibi, neden susuyorum içimde çığlıklar varken?"

Dün Alexis'in polis tarafından katledilişin birinci yılında Yunan halkı yine sokaklardaydı. Ve yine dün bir insan daha öldürüldü Diyarbakır'da "Aydın Erdem" 23 yaşında. Haberlerde sadece " 1 gösterici hayatını kaybetti" anonsuyla geçiştiriliyor. Geçiyor mu peki? Geçmiyor!

Bugün bir haber daha geldi. Yaklaşık 1 ay önce belediye otobüsüne atılan bir molotof kokteyli yüzünden yanan 17 yaşındaki Serap Eser öldü. Yumru büyüdü, büyüdü... Gitmeyecek bir hale geldi.

Sözlükte gezinirken Rozerin Aksu için yazılanları okudum.

Yumru gözyaşı oldu...

çocuk ama onlar, çocuk...

6 Aralık 2009 Pazar

Kardeşimsin Alexis

Geçen sene bu tarihte 16 yaşında polis kurşunuyla katledildi Alexis Yunanistan'da. ve bir halk ayaklandı, çocuğuna sahip çıktı. öfkesiyle yaktı, yıktı her yanı. İsyan etti, haykırdı. Ve bizim gibi "umudu olanlar"a hatırlattı nasıl siyan edileceğini. Utandırdı Ceylan için, Uğur için, Rozerin için isyan edemeyen bizleri...

Cenazesinde dağıtılan mektupta şunlar yazıyordu:

"unuttunuz
bizi desteklemenizi bekliyorduk,
bir defa da olsa,sizin bizi gururlandırmanızı bekliyorduk
boşuna
yalancı hayat yaşıyorsunuz,boynunuzu eğdiniz,
donunuzu indirdiniz ve öleceğiniz günü bekliyorsunuz
hayaliniz yok,sevdalanmıyorsunuz,
yaratmıyorsunuz
yalnız satıp alıyorsunuz.
her yerde maddiyat
sevgi hiçbir yerde-hiçbiryerde gerçek
anababalar nerede? sanatçılar nerede?
neden dışarı çıkıp bizi korumuyorlar?
bizi öldürüyorlar
yardim edin

çocuklar"

Gecen yıl 7 Aralık ve sonrasında izlediklerim ise şu şiiri hatırlattı bana hep:

haykır acını ey halk, baş eğme haykır
bir yol kavşağındasın ve ancak
yaraların, haykırışlarla onarılır
bir yol kavşağındasın ve senin
değişmek için çırpınıyor kaderin
kuşan alnında biriken o kara teri
sırtında şakırdayan kırbacı kopar
soluk al, ışıldat o mazlum yüreğini
bak; korlaştı acıların, kozalandı
ey halk, parçala şu nankör suskunluğunu
baş kaldır artık
sevginin ve öfkenin uğultusunu
bağrına vura vura taşırken sana
karşılık gözetmiyor o gencecik insanlar
ne barbarın tehdidi, ne dişleri kıran elektrik
dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir
bu direniş senin için ey halk
bu çığlık senin kollarınla
yıkılsın şu köhne dünya
ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı
bir yol kavşağındasın fakat
mutlaka değişecek kaderin
bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda yürüyen şu yoksul çocuk
bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar
bunu bekliyorzincirin oyduğu bilek
bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan
bunun için en gençlerimizi ölümle tanıştırdık
kuşan kendini artık,
biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla
ey halk, haykır acını; bu kara dumanı dağıt

nihat behram...

Katledilişinin 1. yılında Kardeşimsin Alexis....


29 Ekim 2009 Perşembe

dumbo



Bugün Zeyno'yla birlikte bir kez daha izledim Dumbo'yu. Annemle babam da vardı. Onlar bile direkt hatırladılar, anlayın artık nasıl psikopatça izliyormuşum :) Tuvalet eğitimi aldığım dönemlerde babam videoya Dumbo'yu koyarmış. Ben de ta ki popomda oturağın izi çıkana kadar oturup izlermişim. Hey gidi günler. Çocukluğumdan hatırladığım ilk karelerde hep Dumbo var. Ben ki çocukluk anılarımı çok net hatırlayamam Dumbo'yu bu kadar net hatırlıyor olmam garip. Belki de o yüzden yıllar sonra ilk kez izlediğimde ağladım bir sürü (tamam genel olarak duygusal bi hatunum ağlarım ama bu başka)

24 Ekim 2009 Cumartesi

zeyno'yla cumartesi




ablamın bitmek bilmeyen ev düzenlemelerinden biri için bugün çoğunlukla zeyno'yla başbaşaydık öğleden sonra. önce bir hamur yapma partisi yaptık. bu benim gözümün ayarı olmamasından pek başarılı olmadı. şöyle ki; her şeyi zeyno yapsın sitedim unu, suyu verdim o koydu. ama çocuğa verirsen bi bardak su, döker hepsini tabi. vıcık vıcık olur hamur sonra. bir de üzerine ekleyecek un kalmamışsa kalırsın öylece. neyse ki galeta unu vardı. onu ekledik de biraz kıvamlı (zeyno'nun deyişiyle "kumlu" bir hamurumuz oldu.) Ellerinin hamurlanmasına bayıldı bu arada. "Çok vıcık oldu ellerin gel yıkayalım" dedim. "mıncık mıncık oynuyorum ne güzel" dedi :D neyse hamurla oynama faslımız da baya uzun sürdü. sadece çiçek görüntülendi ama çöp adam,çöp bebek, çöp abla, çöp dede yapıldı. Çöp dedeye itinaya göbek yerleştirildi, bir de koluna alçı. Hamuru toplarken kenarda kalmış ufak bir parçayı alıp "bu küçük burda kalmış, oynamamız lazım onunla, üzülür o!" demesi dumura uğratmadı değil:)

sonra bitmek tükenmekbilmeyen kitap okuma seansı başladı. Kipitap'ın yeni kitaplarını test etme görevini başarıyla sürdürüyor Zeyno. Bugün de test okumalarımız vardı. Kitaplar testi geçti.

Sonra sırasıyla denge kaktüsü (ki fotograftaki hüzüne dikkatinizi çekmek isterim, dertlendi kuzum yeterince büyük olmadı diye ağaç), uyumama için direnme seansı, uzaktaki parka gitmek için yola çıkış arabada uyuyakalma (bayılma desek daha doğru oalcak belki de), bir saatten fazla uyku, parkta oynamaca, evde kudurmaca :) (gerçekten kudurmaca ama kaşla göz arasında kırılan bardaklar, kovaya sokulan ayak, çıkılan pencere kenarı vs.)

Pek pek keyifliydi cumartesi anlayacağınız. Darısı "pazar"ın başına:)

yatayım mademse ben:)

22 Ekim 2009 Perşembe

büyükler için çocuk kitapları

bu derleme daha önce Madde Bağımlısı 'nda da yayınlanmıştı. Ama madem ben yaptım benim blogumda da bulunsun dedim:D

Çocuk kitapları içimizdeki çocuk yan… Huzursuz hissettiğimizde, iş yaşamının hırslarından bunaldığımızda, ikili ilişkilerde çıkmaza girdiğimizde okunası kitaplar çünkü tüm bu sıkıntıların çözümünü içlerinde barındırıyorlar. Aşağıdaki liste bizim en çok sevdiğimiz çocuk kitapları. Dönem dönem değişebiliyor. Belki farklı konseptler ve yeni kitaplarla yeniden maddeleriz… :)

1. Küçük Prens

Küçük Prens sadece çocuk edebiyatının değil dünya edebiyatının da başyapıtlarından biri. Her yaşta okuyabileceğimiz her okuyuşta farklı şeyler alabileceğimiz bir kitap.

“unutma, dedi tilki, gülün için harcadığın zamandır gülünü bu kadar önemli yapan.”

2. Küçük Kara Balık

Gölden çıkıp büyük denizlere ulaşmadan önce herkesin okuması gereken Samed Behrengi eseri.

“küçük balık denizi düşünüyordu. bu düşünce onun zihninde birgün gerçekleştireceği bir amaçtı. ona göre hayat yalnızca yemek, uyumak, küçücük; dünya sandığı gölde yaşamak değildi.”

3. Her şeyin Öyküsü

Çocuklara dünyanın oluşumunu ve evrim sürecini anlatırken kitabın içinden çıkanlarla çok eğleneceksiniz. Kitabın her yanından bir şeyler çıkıyor ve son derece esprili bir dil kullanılmış.

“Çok uzun süre önce hiçbir şey yoktu.Ne uzay, ne zaman, ne gezegenler, ne insanlar, ne ben, ne de sen, hiçbir şey.
Ve birden bire …”

4. Cömert Ağaç

Shel Silverstein’in her yaştan okuru için hazırladığı bu kitap “Almadan vermeyi, karşılıksız olsa da sevmeyi, vermenin bir mutluluk sebebi” olabileceğini anlatıyor.

“Bir zamanlar bir ağaç vardı ve küçük çocuğu çok sevdi…”
“Gel çocuk, gövdeme tırman, dallarımda sallan,elmalarımdan ye, gölgemde oyna ve mutlu ol.”

5. Atık mı? Hiç Dert Değil!

Çevre bilincini çocuklara aşılamamız için önce kendimiz edinmeliyiz değil mi?

“Daha az israf eder ve dönüştürebileceklerimizi ayırırsak, daha az çevre kirliliği olur ve bizler güzel dünyamızda daha uzun süre yaşayabilir, dumansız havayı solur, temiz sularda yüzer, çöpsüz ormanlarda ve dağlarda gezebiliriz.”

6. VINNN!…

Günlük yaşamın koşturmacasında yaşadıklarımızın ne kadarı yaşamak istediklerimiz; bir şeyler için koştururken diğer yandan neleri kaçırıyoruz? Kesinlikle yoğunluktan şikayet eden herkesin okuması gereken bir kitap. Aslında sadece Serap Deliorman’ın çizimlerine bakmak için de edinilebilir:)

“Çocuk olmak hiç kolay değil. Neden mi? Çünkü büyüklerin bizimle ilgilenmek için hiç zamanları yok. Galiba eskiden herkesin daha çok zamanı varmış. Ama dedelerimiz onu çok kullanmışlar ve anne-babalarımıza pek bir şey kalmamış.”

7. Renkler Küsünce

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan insan haklarını renklerle ilişkilendirerek kurgulanan masal her yaştan insanın keyifle okuyabileceği türden.

“Bilge ve baykuş bu işaretlerden insanlığın özgürlüğü ve eşitliği kaybetmeye başladığını anladı. Herkesin cinsiyet, ırk, din, ülke, din farklılıkları gözetilmeden eşit haklara sahip olmaları gerektiğini hatırladılar.”

8. Doğumgünü Hediyesi

Behiç Ak’ın çizimlerinden oluşan bir hikaye bu. Kelimeler yok, çünkü kelimelere gerek yok:)

9. Koyunların Masalı

Kara koyunlarla ak koyunların sadece renkleri sebebiyle birbirlerinden ayrılmasının hikayesi… Üstelik de ortak çocukları olan alaca koyunlar var bir de… Ayrımcılığın, hatta ırkçılığın ortaya nasıl çıktığını, ne gibi sonuçlar doğrurduğunu ve ne kadar yanlış olduğunu bir çocuğa bundan daha güzel şekilde anlatmak sanıyorum mümkün olmaz.

10. 1000 soru 1000 cevap

Doğa, Spor, Bilim, Kültür vb. alanlardan titiz bir seçimle oluşturulmuş 1000 soru ve 1000 cevap. Hem çocuğunuz hem de sizin için eğlenceli bir genel kültür kitabı. Madde madde olması sebebiyle zaman zaman sayfaları karıştırılıp bir kaç sorunun cevabının öğrenilebiceği; her gün bir sorunun cevabını öğrenelim deseniz nerdeyse 3 yıl idare edecek başarılı bir kaynak kitap.

“Tekel Nedir?
…Bir ürünün tekelini elinde tutmak, o ürünü yalnızca o firmanın üretme iznine sahip olması demektir. Örneğin çay ve şeker ülkemizde yakın yıllara kadar devlet tekelindeydi.”

20 Haziran 2009 Cumartesi

13 kurşun



12 yaşında bir çocuk, bir anne-baba kuzusu...

9 tanesi sırtında 4 tanesi ellerinde olmak üzere yakın mesafeden sıkılmış toplam 13 kurşun...

Herşey bu kadar ortadayken verilen karar "meşru müdafaa"

Hangi adalet bu? Neyin adaleti?

Endişeleniyorum kendi geleceğimden de çocuklarımızın geleceğinden de.