23 Haziran 2009 Salı

yasak

Tutulma from BG on Vimeo.




yasakları eleştiren bir kısa filmin Facebook'ta gerekçe gösterilmeden yasaklanması ne kadar acı. tarihe not düşmüş olalım...

22 Haziran 2009 Pazartesi

kabus



Aynı rüyayı kaçıncı kez gördüğümü sayamıyorum artık. değişen tek şey rüyanın içinde kısa birsüre bana eşlik eden insanlar. rüyayı ne kadar sık gördğümü düşündükçe yine görüyorum. sinirler bozuk. bir daha görmemeyi diliyorum...

değirmendere'deyim. Mercan'daki evin yerinde başka bir apartman var. 4. kattayız. Mobilyalar değişik. Tarzımız değil. Fazla asortik. Ablam, annem, babam ben varız. Akşam geç saatler. Yemek yemişiz. Balkonda oturuyoruz. Birden sahne değişiyor. Ben odamdayım, uykudan uyanıyorum bir panikle. Etrafta kimse yok. Hava karanlık. İçeriden su sesi geliyor. Anneme sesleniyorum, ses yok. Sırayla deniyorum evdekileri kimse ses vermiyor. Kalkıyorum yataktan su sesine değil annemlerin odasında gidiyorum. Kimse yok. Ablam da yok. Salona gidiyorum. İlginç bi şekilde camlar kapalı ve içerisi çok sıcak. Camı açmaya gidiyorum. Su sesi dışarıdan geliyor. Deniz bizim pencerenin altına kadar yükselmiş. Denizin üstünde onlarca balina var. Minyatür balinalar. Ölmüş hepsi. Bir tanesi camın tam altına sürükleniyor. Yaşıyor gibi. Diğerlerinden daha sağlıklı görünüyor. Gidip küveti doldurmak için suyu açıyorum. Balinayı nasıl içeri taşıyabileceğimi düşünüyorum bir yandan. Minyatür olduklarını söylemiştim balinaların ama ellerimden kayıyor. Mutfaktaki kilimi alıyorum. Suya atlıyorum, etrafımda üç tane ölü balina var. Her yanıma değiyor. kilimi balinanın etrafına sarıyorum. uçlarını pencereden içeri atıp, yukarı çıkıyorum. Yüzgeçleri kıpırdıyor o sırada. Bu arada denizden tiz sesler geliyor. Ağlamaya başlıyorum. Balinayı çekmeye çalışıyorum ama her seferinde kayıyor kilimin içinden. Belki on kez deniyorum ama olmuyor. Sesler çoğalıyor gitgide. Artık balinanın yüzgeçleri de kıpırdamıyor. Gözünden kan akmaya başlıyor. Öldüğünü anlıyorum. Tüm sesler kesiliyor bir anda. Deniz kıpkırmızı oluyor. Sıçramayla uyanıyorum...

20 Haziran 2009 Cumartesi

babam

en çok sevilen erkektir baba...
yerini kimsenin dolduramayacağı adamdır...
gün geçtikçe daha çok şey paylaşılandır...
gün geçtikçe daha çok benzenendir...
beraber geçirilen zamandan her geçen gün daha fazla keyif alınandır...
ona bişi olmasın diye gözünün içine bakılandır...

bunca yıl sonra şalgam suyunu sevdirendir...

Babalar günün kutlu olsun, seni çok seviyorum...

13 kurşun



12 yaşında bir çocuk, bir anne-baba kuzusu...

9 tanesi sırtında 4 tanesi ellerinde olmak üzere yakın mesafeden sıkılmış toplam 13 kurşun...

Herşey bu kadar ortadayken verilen karar "meşru müdafaa"

Hangi adalet bu? Neyin adaleti?

Endişeleniyorum kendi geleceğimden de çocuklarımızın geleceğinden de.

12 Haziran 2009 Cuma

devlet iradesi




biz biri bu adamı sustursun ya da kendi rızasıla istifa edip gitsin derken emniyet müdürlüğü'nden valiliğe terfi etti kendisi.

1 mayıs'ta yaşanan dehşet, cezaevinde yaşanan işkence görüntüleri ekranlarda boy boy gösterilirken, Hayyam Garipoğlu'nun katil yeğeni elini kolunu sallayarak gezerken, kendisi evladı kafası kesilerek vahşi bir şekilde öldürülmüş babaya "kızınıza sahip çıksaydınız" türevi akıllar verirken devletimiz kendisini terfi ettirmeyi uygun görmüş. 12 milyon nüfuslu metropolün emniyet müdürlüğünden 400 bin nüfuslu ilin valiliğine geçmek terfi midir orası tartışılır. Ancak hayalimiz bir şekilde her kurumdan elinin ayağının kesilmesiyken aldığı "sıfat" sıfatsızlığına yakışmadı.

Vali olarak atandığı il MHP'nin kalesi de olsa üzülmemek elde değil kendileri için.

7 Haziran 2009 Pazar

kendime not: unutma!

fotoğraf önceki geceden. unutmayayım, bu blog olduğu sürece hep hatırlayayım diye yazıyorum bunları. hiç kimse için bir şey ifade etmese de benim için çok şey...

geldiğin yolu kapatıp yeni bir yola çıkmanın vaktidir belki...